Blog Yazıları

İnsanlara ne kadar minnettar olmaları gerektiğini söylemek son yıllarda inanılmaz popüler hale geldi.   Kariyerinde sıkıştığını söylediğinde hemen, “Senin işin için neler vermezler” cümlesi gelir. İlişkinde bir şeylerin eksik hissettirdiğini anlattığında, “Yine de elindekinin kıymetini bil” nasihatini alırsın. Hayatının daraldığını, genişlemek istediğini söylediğinde ise seni pek tanımayan biri bile  “Bir şükür günlüğü tut, iyi gelir” demeye hazırdır.   Şükret. Minnettar ol.

Değişim korkusu, çoğu zaman ilerlemenin en büyük engeli gibi görünür. Oysa korku, yanlış bir şeyin değil, büyümenin işaretidir. Bu yazıda, kendi deneyimimden yola çıkarak korkuya rağmen ilerlemeyi mümkün kılan 3 farkındalık dönüşümünü paylaşıyorum.

Hayatta yönünü bulmak, her zaman ne yapacağını bilmekle ilgili değildir. Bu yazı, kim olmak istediğini sormanın gücü üzerine.

“Ben öyle biri değilim.” Peki ya aslında öyleyseniz? Bu yazımda, inanç kalıplarının ötesine geçip kendinizi yeniden tanımlamanın yollarını anlatıyorum

Hız ve kolaylığın öne çıktığı bir dünyada, işi doğru yapmak neredeyse unutulan bir beceri haline geldi. Oysa uzun vadeli başarı, büyük hamlelerden değil; küçük şeyleri özenle ve doğru yapmaktan doğar.

Okul hayatım boyunca resim dersim hiç iyi olmadı. Uzun yıllar boyunca ne resim çizmeyi ne de herkesin “ohh biraz rahatlayalım” diye girdiği o ders saatini sevdim. Ta ki, hayatımda sanata bakışımı tamamen değiştiren o resim öğretmenimle tanışana kadar.   Bu yeni tanıştığım, ufkumu açan öğretmenimiz bizi farklı sergilere, sanat etkinliklerine götürür; dünyaya başka bir gözle bakmayı gösterirdi. Bir de yıl sonu için bir hedef koymuştu: Bir resim sergisi açacaktık.   Elbette ben

Başarı anlık bir histir; kazanımlar silinir, hisler geçer. Bu yazımda, “Hiçbir zafer sonsuza kadar sürmez” derken asıl kalıcı olanın sürecin kendisi olduğunu anlattım.

Montreal’de yaşadığım mahallede sık sık uğradığım bir kafe var. Geçenlerde yine orada çalışırken, yan masada hep gördüğüm ama daha önce...

Müşteri hizmetlerinin gerçekten sorun çözdüğü günler geride kaldı. Bugün çoğu şirket, yardım etmek yerine müşteriye iş yüklüyor. Bu yazımda kendi deneyimimden yola çıkarak, kötü tasarlanmış sistemlerin müşteri deneyimini nasıl bozduğunu ve neden geleceğin, iş değil çözüm sunan şirketlere ait olduğunu anlattım.

Fazla seçenek özgürlük değil, karar yorgunluğu yaratıyor. Peki çözüm ne?

Martha Stewart’ın Netflix belgeselinden yola çıkarak girişimcilik, yeniden kendini yaratma ve dönüşüm üzerine bir yazı.

New York’ta bir sanatçının evcil hayvan portresi işini nasıl kurduğunu gördüğümde, girişim hikayesinin bize aslında ne kadar basit başlayabileceğini gösteriyor.

Şans rastgele değil; sabır, emek ve tekrarın birleşiminden doğuyor. Bu yazıda, kendi şansını nasıl artırabileceğini paylaşıyorum.

En büyük korkunuzun ne olduğunu biliyor musunuz? Özellikle kariyerimizde değişiklik yapmak, yeni bir alana girmek ya da iş kurmak söz konusu olduğunda…

Kurumsal işinden ayrılıp kendi işine sahip olmak sadece bir zihniyet değişikliği ile değil; kurumsal hayatta öğrendiğin her ne varsa onları zihninden tek tek söküp atarak gerçekleşiyor. Ve bu, yapılması söylenmesi kadar kolay olmayan bir şey.

İzin Almadan Başlamak: Girişimcilikte Cesaret, Karar ve Kendi Yolunu Çizmek

Gwyneth Paltrow’un Goop’u kurarken yaşadıkları üzerinden, kadın girişimciliğe dair yön bulma, dönüşüm ve kendi yolunu çizme üzerine 6 gerçek çıkarım.

Herkesin başarıdan anladığı şey aynı olmak zorunda mı? Bu yazımda, başkalarının bize dayattığı başarı tanımını sorgulayıp, kendi hayatımıza uygun olanı cesaretle seçmenin ne kadar dönüştürücü olabileceğini anlatmak istedim.

Sürekli yorgun hissetmek, tükenmişlik yaşayanlar için “yeni normal.” Ama bu kadar yorgunluk, bu kadar baskı… Gerçekten böyle yaşamak zorunda mıyız?

İş kurmak için büyük yatırımlara gerek yok. Küçük denemelerle fikirlerini test ederek, risk almadan girişimcilik yolculuğuna başlayabilirsin.