En Büyük Korkun
- Deniz Sezen
- 19 Ağu
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Ağu
En büyük korkunuzun ne olduğunu biliyor musunuz?
Özellikle kariyerimizde değişiklik yapmak, yeni bir alana girmek ya da iş kurmak söz konusu olduğunda…
Hem birden fazla şirkette çalışmış, hem kariyer alanı değiştirmiş hem de en nihayetinde başka bir ülkede kendi işini kurmuş biri olarak üç temel korkuyu deneyimlediğimi biliyorum.
Başarısızlık korkusu (işlerin yolunda gitmemesi, hata yapmak, yanlış karar almak…)
Başkalarının ne düşüneceği korkusu (alay edilmek, yaptıklarının anlaşılmaması, yargılanmak…)
Yeterince iyi olmama korkusu (yani “Ben kimim ki?” düşüncesi)

Yıllarca bu korkularla yaşadıktan sonra şu farkındalığı kazandım: Aslında tüm bu korkuların ardında tek bir temel korku var: Bilinmezlik korkusu.
İşlerin nasıl sonuçlanacağını bilmemek…
İnsanların nasıl tepki vereceğini bilmemek…
Gerçekten yapıp yapamayacağını bilmemek…
Tüm bu korkuların ortak noktası bir “ya olmazsa?” sorusuydu. Yani kesinliği olmayan ihtimaller… Ve aslında bizi en çok korkutan şey tam da bu: Bilmemek.
Geçtiğimiz günlerde projesini ayağa kaldırmak için birlikte çalıştığım bir girişimci arkadaşım bana şunu sordu: “Doğru şeyi yaptığımızı, sonradan pişman olmayacağımızı nasıl bilebiliriz?”
Bu, özellikle değişim dönemlerinde çok sık sorulan bir soru. Benim de defalarca yaşadığım bir kaygı.
Benim cevabım ise çok netti: Bilemeyiz.
Geleceği tahmin edebilecek kimsenin olmadığını hatırlattıktan sonra şu noktayı vurguladım: Bir kararın ya da eylemin nasıl sonuçlanacağını bilemeyiz. Aynı şekilde hiçbir karar vermeyip yerimizde saymanın nereye varacağını da bilemeyiz.
İnsan olmak, belirsizliği kabul etmek demektir.

Ama şunu biliyorum:
Nasıl sonuçlanacağını bilemesek de, emin olduğum tek şey var:
En büyük pişmanlık, hiç denememek olacaktır.
Bu arada pişmanlık da zorunlu değildir. İşler yolunda gitmese bile pişman olup olmamak bizim seçimimizdir. Kendimize yatırım yaptığımız, risk aldığımız, cesur olduğumuz, özgüvenimiz sarsılsa bile harekete geçtiğimiz için de minnettar olabiliriz.
Yanlış adımları ders olarak görebiliriz; istediğimiz sonuca giden başka bir basamak olarak değerlendiririz. Deneriz, “başarısız oluruz,” öğreniriz, yön değiştiririz, tekrar deneriz…
Hayatın hiçbir garantisi olmadığı gibi başarılı bir iş kurmanın da garantisi yoktur. Her zaman belli bir risk vardır. Ve beynimizin güvenlik için çalışan kısmı belirsizlikten hiç hoşlanmaz.
Bu yüzden belirsizliği daha “katlanılabilir” kılmanın tek yolu harekete geçmektir.
Ben küçük adımlar attıkça, belirsizliğin aslında o kadar da korkutucu olmadığını gördüm. Küçük riskler aldığımda dünyanın sonu gelmediğini fark ettim.
Ve kendim hakkında çok değerli bir şey öğrendim: Başa çıkabildiğimi. Bu da beni bir sonraki adıma hazırladı, sonra bir sonrakine…
Gerçek şu ki, belirsizliği nasıl gördüğümüz bizim elimizde. Onu bir tehdit olarak görebiliriz ya da bir öğrenme fırsatı olarak düşünebiliriz.
Her şeyin “mükemmel şekilde” sonuçlanması gerektiğine tutunabiliriz (ki bu ne gerçekçi ne de faydalıdır) ya da umutla ve merakla ne olacağını izleyebiliriz – sonuçlara bu kadar sıkı sıkıya bağlı kalmadan, çok daha huzurlu bir bakış açısıyla. Çünkü biliyoruz ki, her durumda bir şekilde başa çıkabiliriz.
Hayatta hiçbir şey kesin değildir. Ama bu belirsizliği kucakladığımızda, hayatın önümüze çıkardığı her sürprizi birer ihtimal ve fırsat olarak görebiliriz.
Siz de belirsizliği kucaklayıp, kendi işinizi kurma yolunda ilk adımı atmak isterseniz ücretsiz e-kitabımı aşağıdaki linke tıklayarak indirebilirsiniz.
Yorumlar