Yeterince iyi olmadığımız inancı, bizi hedeflerimize ulaşmaktan alıkoyuyor!
- Deniz Sezen
- 15 Kas 2024
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Mar
Yıllar boyunca mükemmeliyetçi olmayı bir marifet sandım. Üstelik mükemmeliyetçiliğin kendi değerimi kanıtlama çabasına dayalı bir korku olduğunu da asla anlamadım. Eğer her şeyi kusursuz yaparsam, o zaman yeterince iyi olacağıma ya da en azından öyle görüneceğime inandım.
Sonra anladım ki herhangi bir şeyde harika olabilmek için önce kötü olmaya razı olmak gerekiyordu. Ve bunun benim değerimle, becerilerimle, bilgimle hiçbir alakası yoktu.
Mesela Instagram hesabımda yayınladığım ilk videolarıma baktığım zaman çığlık atmak istiyorum. O kadar kötü kiBir kısmını duruyor merak ederseniz
Hala içeriklerim istediğim düzeyde değil ama kendimi ifade konusunda iyileşmeye başladığımı da görüyorum. Ama devam etmesiydim mükemmeliyetçilik beni geride tutacaktı ve ayrıca da:
Başlamamı engelleyerek beni felç edecekti.
Bitirmemi zorlaştıracaktı
Yaptıklarımı paylaşmamı sağlayacaktı
Geri bildirimden öğrenmeni durduracaktı
Başarısız olabileceğim (yeni fırsatlar bulabileceğim) zorluklardan kaçmana neden olacaktı
Her küçük hata için kendini eleştirmeme sebep olacaktı
Gerçekçi olmayan standartlardan dolayı bende tükenmişlik hissi yaratacaktı.
Bunlar olmasın diye şunları yaptım:
O an için geçerli olan “yeterince iyi” eşiklerimi belirledim ve onlara bağlı kaldım
Sadece sonuçları değil, çabalarımı da kutladım
Geri bildirimi bir gelişim aracı olarak gördüm
Kusursuzluk yerine etkiye odaklandım
Özetle harekete geçmek ve yapmak, mükemmel olmaktan daha iyidir. Kusurlu eylem her şekilde kusursuz hareketsizlikten daha iyidir.
Bu dinamik bence hayatta her alan için geçerli; ilişkilerimiz, kariyerimiz, hobilerimiz, hedeflerimiz… Belki sizin için de kendi işinizi kurma, sosyal medya hesabı açma, o yeni hobiye başlama, spor yapma hayalinizi mükemmeliyetçilik tuzağından kurtarma vakti gelmiştir. Bu da size günün hatırlatması olmuştur.

コメント