Girişimciliğin gizli tuzakları
- Deniz Sezen
- 4 Şub
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Mar
Girişimciliğin Gizli Tuzakları: İçimizdeki Engelleri Nasıl Aşıyoruz?
8 yıllık girişimcilik deneyimim, büyük bir gerçeği gözlerimin önüne serdi:
Bu yolculuk, çok sayıda gizli tuzakla dolu.
Özellikle, kendi kendime kurduğum tuzaklar... Bazen ilerlememi engelleyen, fark edilmesi neredeyse imkansız ince sabotaj biçimleriyle karşılaştım.
Bu tuzaklara düşmeyi, itiraf etmeye cesaret edebileceğimden çok daha fazla kez yaşadım. Ancak bu durum, zorluklar üzerinde derinlemesine düşünmeme neden oldu ve onları aşmanın kendime özgü yollarını geliştirmemi sağladı.
Bu yazıda, deneyimlerimi ve bulduğum çözümleri sizlerle paylaşacağım.

Sabotaj Taktiği # 1: Meşguliyet Yanılsaması
Kurumsal dünyada, günün her saniyesinde meşgul olmak adeta bir şeref nişanı gibidir. Çünkü kendimizi ne kadar yoğun meşgul edersek, meslektaşlarımıza ve patronumuza o kadar “çok çalışan” izlenimi veririz.
Ancak gerçekte meşgul olmak, üretken olmakla eşdeğer değildir; sanırım bunu hepimiz biliyoruz.
Girişimcilik yolculuğumun başlarında (ve hala zaman zaman) önemli aile etkinliklerini kaçırdım, kendime yeterince zaman ayırmadım ve sonuçta tükenmişlik sendromuna yenik düştüm.
Sonra fark ettim ki, meşgul olmak işimde net bir yön eksikliğini gizliyordu. Peki, çözümüm neydi?
Düşünmeye zaman ayırmaya başladım. Stratejik planlama yapabilmek için, yoğun iş yükü ve günlük koşturmacadan uzak, kendime ayrılmış zaman dilimleri oluşturdum. Her gün sadece düşünmek için zaman ayırıyorum.
Nereye gidiyorum? Neden? Uygulamada nerede hata yapıyorum? Bu gerçekten benim için doğru yön mü, yoksa hedeflerimle uyumsuz bir etki altında mıyım?
Düşünmek, yeniden uyum sağlamak için gerçekten çok işe yarıyor.
Sabotaj Taktiği # 2: Mükemmelliğin Peşinden Koşmak
Mükemmeliyetçilik uzun zamandır benim en büyük düşmanım oldu. Ancak benim mükemmeliyet anlayışım biraz farklı: Mükemmellik, her şeyi kusursuz hale getirmekten ziyade, planları sürekli olarak yeniden gözden geçirip mükemmelleştirmeye çalışmak, lansmanları ertelemek ve “mükemmel anı” beklemek şeklindeydi. Tabii ki, o an asla gelmedi.
Birkaç yıl önce zihniyetimi değiştirmeye karar verdim: Artık mükemmellik yerine ilerlemeyi hedefleyeceğim.
Artık ürün, hizmet ya da sosyal medya paylaşımlarım vizyonumun %80’ini karşıladığında, bunun yeterince iyi olduğuna karar verip yayınlamaya başlıyorum.
Bu yaklaşım üretkenliğimi artırdı ve daha iyi işler ortaya koymama yardımcı oldu. Mesela, bu e-maili ele alalım: Yaklaşık %80 hazır olan bu fikir, başlamaktan kaçınmak üzere ertelemeye başladığımı fark ettiğim anda yine de sizinle paylaşmaya karar verdim.
Kendimi mükemmeliyetçi konfor alanımdan zorladım ve sonuçlar harika bir öğrenme deneyimine dönüştü.
Eğer projenizin ince ayar aşamasında sıkışıp kaldığınızı düşünüyorsanız, “yeterince iyi” kriterimi deneyin. %80 hazır olduğunuzda, eserinizi paylaşmayı, şirketiniz için aksiyon almayı, markanızın ismini belirlemeyi ya da web sitenizi yayına almayı düşünün.
Başlayacaksınız — ve bunu yaptığınız için çok daha iyi olacağınıza eminim.
Sabotaj Taktiği # 3: Yankı Odası
İşimi kurmaya başladığımda, yaptığım her şeyi takdir eden bir avuç aile üyesi, meslektaş ve takipçim vardı; sadece sevgi ve pozitif geri bildirim alıyordum.
Kulağa hoş geliyor, biliyorum; niyetleri de kesinlikle iyiydi. Ancak, kendimizi yalnızca “evet” diyen ve her şeyi onaylayan insanlarla çevrelemek, aslında bir sabotaj biçimidir.
Çünkü herkes size harika olduğunuzu söylerse, büyüme için gerekli olan yapıcı geri bildirimi alamazsınız. Üstelik, size harika olduğunuzu söyleyenler yaptığınız işi tam olarak bilmiyor, farkında olmadan yorum yapıyor olabilir.
Bu nedenle, benim gibi insanların bulunduğu ve benzer yollardan geçtiğimiz çeşitli gruplara katıldım. Bu grupların temel amacı, birbirimize yardımcı olmak ve destek vermektir. İş, hayat, kişisel gelişim, özetler herşey üzerine sohbet ediyor, birbirimize geri bildirim sağlıyoruz.
Elbette, bu durum her zaman konforlu olmayabiliyor; ancak inanılmaz derecede dönüştürücü sonuçlar doğurduğunu gördüm. Yapıcı geri bildirim verebilecek insanlarla bağlantı kurmak çok önemli, çünkü kendi kör noktalarımızı fark etmemiz zor.
Taze bakış açıları ise, bir girişimci için paha biçilmez değer taşır.
Sabotaj Taktiği # 4: Parlak Nesne Sendromu
Çeşitli ilgi alanlarım olduğundan, farklı fikirleri yaratıcı bir şekilde keşfetmek beni her zaman heyecanlandırıyor. Ancak bu heyecan, dikkatimin kolayca dağılmasına yol açabiliyor.
Özellikle yeni projelere başladıktan sonra, gözümün başka bir yeniliğe kayması daha belirgin hale geliyor. Eğer bu durum devam ederse, uzun vadede ilerlememi engelleyen ciddi bir sorun ortaya çıkabiliyor.
Elbette farklı fikirleri keşfetmek her zaman olumlu bir pratik; ancak burada kastettiğim şey, parlak nesne sendromunun yol açtığı sorun. İlerlemek istediğimiz konuyu terk edip bambaşka fikirlere yönelmek, gerçek anlamda ilerleme kaydetmemizi engelliyor.
Bu durum, özellikle kendi işlerini kuranlar için oldukça yaygın. İster ürününüzün fotoğrafını çekiyor olun, ister podcast kaydediyor ya da sosyal medya paylaşımları yapıyor olun; yolunuzda kalmak ve istikrarı sağlamak her zaman zor olabiliyor.
Benim bu soruna verdiğim cevap, sistemler geliştirmek oldu.
Her Cumartesi bu e-maili yazmak için kendime 90 dakikalık bir zaman dilimi ayırıyorum. Bazen tüm 90 dakikayı kullanırken, bazen 30-45 dakika yetebiliyor. Bu, titizlikle uyguladığım bir süreç ve takvimimden asla ödün vermiyorum.
Her akşam, günün sonunda 15 dakika ayırıp neleri başardığımı ve hangi konularda gelişmem gerektiğini değerlendiriyorum. Bir gün dahi atlamıyorum.
Sistemler, kazanmanıza yardımcı olur.
Kendi Yaratmış Olduğumuz Engelleri Aşmak
Kendimizle ilgili bu farkındalıklara ulaşmak, başlangıçta kabul etmesi zor ve rahatsız edici olabilir. Ama bence öz-farkındalık, her gelişim yolunun ilk adımıdır.
Şimdi, kişiliğimle ilgili bu basit gerçekleri farkında olduğum ve aktif olarak onlarla mücadele ettiğim şeyler olarak görüyorum.
Girişimciler (ve insanlar) olarak, en büyük zorluk (ve en büyük güç) çoğunlukla içimizdedir. Kendimize iyilik yapmak için büyük bir güce sahibiz; bunu kullanıp kullanmamak bize kalmış.
Bir adım geri atıp, kendi meşguliyetinizi ve projelerinizi iyi değerlendirin.
Kendi ilerlemenizin önünde engel oluyor olabilir misiniz?
Bu günlük bu kadar. Yeni bir yazıda görüşmek üzere.
Belirsizlik, mükemmeliyetçilik, erteleme… Tüm bunlar seni durdurmak zorunda değil. Sen de bu döngüyü kırmak ve gerçekten ilerlemek istiyorsan, eğitim programına katıl!
Comments